Elmanın çekirdeğinden incirin narin kabuğuna, ziftin karanlığından kağıdın ışıltısına her şey konuydu iç dökmelerine. Yazdıkça zehrini atan yılan gibi temizleniyordu. Akıyordu kiri, tozu, ne varsa üstünde. Kağıda şikayet ediyor, hayıflanıyor, küsüyor ve en sonunda barışıyordu. Kağıtla mı yoksa kendiyle miydi kavgası?

Yazmanın dinginliğiydi onun şifâsı. Kimi şarkı söyler gökyüzüne, kimi karısına bağırır, kimi çocuklarıyla dans eder ya. Yazıyordu o da. Sartre’ın “Bulantı” sını durdurmaya çalışması gibi. Asaf’ın kendine yazdığı mektupları ve dönüp dönüp okudukları misali. O yazdıkça düzelecekti dünya. Sanki asırlardır aranan şifayı bulup, her kapıya bırakırdı onu sessizce. Yazmak, zamanda dolaşan bir sihir gibi. Yazanların beş yüz sene evvelden ruha şifayı taşıması bu güne, bu yüzden. O da asırlar sonrasında doğacak ruhlara postalamak istiyordu şifâsını. Ama yok, yalnızca kendineydi yazarak konuşması.

En önemlisi değil mi işte o ruh?

“Hissediyorum öyleyse varım”, diyenlerin kervanındaydı. O hissettikçe farkındaydı, düşüncenin. Şart – koşul hissetmekti diyârında. Hissettikçe kendini buluyordu. Bu yüzdendi, kendini bulamayanlara hissiz oluşu. Sevmekten, sevdiğini anlamaktan; sevilmekten, sevildiğinin farkına varmaktan yoksun olanların bedbahtlığınaydı hüznü. Dünyayı yalnızca kendilerine döndürenler ve bu döngüden başkasını bilmeyenler. Onlarınki nefes almaya çalışmaktı suyun altında. Köksüz olmaktı toprakta ve hiç güneşe dallarından bakamamaktı.

Yine de biliyordu, onlar da birer dünyaydı. Tüm kimliklerden ve âidiyetlerden sıyrılıp okumak istiyordu döngüdeki insanların her bir sayfasını. Hepsinin farklı çiçekleri, ağaçları, evleri olan dünyalarını görmek heyecanını taşıyordu. Her satırında farklı âlemlere kapı aralayan hikayeleri olan. O hikayeler ki, tekrar tekrar okunan ve her okunmada farklı bir boşluğu dolduran. Yazmak şartsa, böylesi okumak da peşinden gelsin. İşte o zaman anlaşılacak dünya. Anlaşıldığında belki bunca insan, gerek kalmayacaktı yazmaya. Anlaşılmak değil miydi zaten her dünyanın muradında olan. İnsandı, yalnızca anlaşılmak istenen.

Anlamak ve anlatmak üzere, yazmak yolunda, şifasını arayanlar kervanına…