“Anne olmak bir tutumdur, biyolojik bir ilişki değildir.”
Robert A. Heinlein
Evlat edinme çocuğun yasal olarak hak ve sorumluluklarının kendi biyolojik ailesinden alınıp evlat edinen ebeveyn ya da ebeveynlere verilmesidir. Çocuğu evlat edinen kişiler çocuğa bir aile ortamı sunacaktır. Evlat edinme yalnızca hukuki bir mesele değil yoğun duygusal süreçleri içeren psikolojik ve sosyolojik bir olgudur. Dolayısıyla evlat edinme ciddi ön hazırlık gerektiren, ebeveynler ve çocuk için adaptasyonun kolaylaştırılması gereken bir süreçtir.
2002 yılından bu yana yaklaşık 19 bin çocuğun koruyucu aile yanında yaşamaya başladığı ya da evlat edinildiği bilinmektedir. 2002 yılından beri evlat edinme ve koruyucu aile olma sayısı giderek artmıştır. Özellikle Türkiye’de yaşanan 6 Şubat tarihli deprem sonrası koruyucu aile olma ve evlat edinme başvurularında kıyaslanamaz düzeyde artış görülmüştür. Bu tür afetler sonrası yaşanan artış duyarlılığın bir göstergesi olarak yorumlanmakla beraber, ailelerin sürece kapsamlı araştırmalar sonrası, düşünerek, tüm riskleri göz önüne alarak karar vermesi yararlı olacaktır.
Evlat edinme sürecini iyi kavramak, riskleri ve baş etme yollarını bilmek, gerek evlat edinmeye niyetlenen gerekse evlat edinmiş bireylerin adaptasyonunu kolaylaştıracaktır. Bu yazıda evlat edinme kavramı açıklanacak; evlat edinme sürecinde yaşanan ve yaşanması olası durumlar, ilgili konuda yapılmış bilimsel çalışmalar, bu durumlarla nasıl baş edileceğine dair bilgiler ve uzman önerileri sunulacaktır.
Türkiye’de evlat edinme: durumu evlat edindirilmeye uygun olan çocukla, durumu evlat edinmeye uygun kişi/eşler arasında hukuki bağlar sağlanarak, çocuk – ebeveyn ilişkisinin kurulmasıdır. Evli bireylerin her ikisinin de 30 yaşını doldurmuş yahut en az beş yıldır evli, bekar erişkinler için 30 yaşını doldurmuş olmak, evlat edinilecek çocukla erişkin arasında en az 18 yaş bulunması evlat edinmek için ülkemizde aranan ilk şartlardandır. Ayrıca gerekli belgelerin temini ardından başvuru dosyası işlemlerinin devam etmesine karar verilmesi durumunda sosyal inceleme süreci başlatılır. Onaylanan süreçlerde bir yıl süreyle çocuğun ailenin yanına verilmesi sonrası sosyal hizmet uzmanı belirli, belirsiz aralıklarla çocuğu ve aileyi izlemeye alır. Çocuğun ihtiyaçlarının karşılanması, eğitim, sağlık hizmetlerinden yararlanması, ebeveynlerin birbirleriyle ilişkisi, ebeveynlerin çocukla ilişkisi gibi pek çok nokta uzman tarafından takip edilip değerlendirilir. Yapılan denetlemeler sonucunda bir yıl süreyle izlenen çocuğun devlete yahut biyolojik aileye ait olan yasal hakları evlat edinen bireye ya da aileye verilir (Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2023) .

Evlat edinmeden farklı olarak koruyucu aile sistemi, çocuk ve biyolojik ailesinin iletişim içinde olduğu, çocuğun uygun olan zamanda aileye döneceği ortamın hazırlanmasının önceliklendirildiği bir sistemdir.
Koruyucu aile sistemi üzerine yapılan bir çalışma çocukluğunda travmatik deneyimi olan ve koruyucu ailenin yanında yetişen çocukların sistemden yüksek yarar elde ettiğini göstermektedir. Çocukluk çağında yaşanan travmatik deneyimler kişinin çocukluğunda engellenmesiyle, ömür boyu etkisinde kaldığı zorlayıcı bir süreç halini alabilir. Çalışmaya göre koruma altında olan çocukların büyük çoğunluğu travmatik deneyimler yaşamışlardır. Model, çocukların aile ortamında sağaltımla travma etkilerinden sıyrılmalarına yardımcı olmaktadır. Aile içinde sevgi, ilgi ve güvene dayalı ilişkiler kurulması, çocuğun temel duygusal gereksinimlerinin karşılanmasına destek olur. Evlat edinmedeki benzer sistem de kişinin ruhsal sorunlarıyla baş etmesine katkı sağlayabilir.

“Ortalama bir aile, en iyi kurumdan iyidir.”
Nihan Kaya
Koruyucu Aile Olmak
Koruyucu aile uygulaması önceleri Türkiye’de çok bilinmemekteyken son yıllarda ilgi çekmiş ve giderek yaygınlaşan bir uygulama halini almıştır. Evlat edinmeden farklı olarak, çocuğun biyolojik ebeveyninde resmi velayetinin devam ediyor olması, uygun olduğu takdirde biyolojik ebeveynleriyle görüşmelerinin devam ettiği bir sistemdir. Biyolojik ebeveynlerin çeşitli nedenlerle çocuğun ihtiyaçlarını gideremediği, biyolojik aileyle yaşama imkanının olmadığı durumda, devlet tarafından sağlanan maddi destekle ya da gönüllü olarak, çocuğun bir süreliğine koruyucu aileyle yaşamasıdır. Ailenin çocuğun bakım ve ihtiyaçlarını karşılamasıdır. Bu sosyal hizmet uygulamasının kurum bakımına kıyasla çocuk ruh sağlığı açısından çok daha yararlı olduğu görülmüştür.
Çocuk ile bakım veren arasında güven bağının gelişmesinde bakım verenin sabit kalması önemli faktörlerdendir. Koruyucu aile yanında yaşayan çocuklar için bakım verenin değişme olasılığı, kurumda yaşayan çocuklara göre oldukça düşüktür. Dolayısıyla çocuk ve bakım veren arasında gelişen bağ, çocuk açısından daha güvenli ve sağlıklı bir ilişki kurulmasını sağlar. Çalışmalar koruyucu aile yanında olan çocukların kurumdakilere nazaran gözetim altında oldukları, ebeveynlerin ödüllendirmelerine daha olumlu tepkiler verdiği, daha sıcak ve samimi bir atmosfer içinde olma fırsatlarının olduğunu göstermiştir .

Evlat Edinen Aileler
Evlat edinmenin ebeveynler için de olumlu pek çok yanı bulunmaktadır. İhtiyaç sahibi çocuklara ebeveyn olmanın hazzını yaşama fırsatı sunması motivasyonların ilkidir. Çocukların gelişimini yönetmek ve yönlendirmek; çocukların erken dönem olumsuz deneyimlerinin etkilerini iyileştirmenin memnuniyetini elde etmek gibi ödüller kişilerin evlat edinme sebeplerindendir.Evlat edinen ailelerle yapılan çalışmalara göre; aileler ruhsal açıdan tatmin olmakta, aile içi ilişkileri daha da güçlenmekte, planlı programlı yaşama alışkanlığı kazanmakta, kendilerini ve ailelerini ayrıcalıklı hissetmekte, sosyal hayatta saygınlık ve statü kazanmaktadır.
Gerek çocuk sahibiyken evlat edinmek isteyen gerekse çocuk sahibi olmak isteyip olamayan ve evlat edinmeye niyetlenen ailelerde, karar öncesi ve sonrasında farklı pek çok düşünce ve duygu deneyimlenmektedir. Geleceğe dair maddi kaygılar, çocuğun bakımını sağlayabilme endişesi, ruhsal anlamda ona yeterli gelmeye yönelik şüpheler, yaşanacak sorunlarla baş etmekten çekinmek gibi pek çok faktör gerek biyolojik aileler gerekse evlat edinen ailelerde karşımıza çıkmaktadır. Bu düşüncelere eşlik eden duygular korku, kaygı, şaşkınlık, mutluluk, hayal kırıklığı, heyecan ve sevinç olmaktadır.
Biyolojik ebeveynlik sürecine hazırlıktan farklı olarak, evlat edinmek isteyen erişkinlerin çocuk sahibi olmadan önce iyi aile olacaklarını ispat etmeleri gerekmektedir. Başvuru sürecinde uzun süren bürokratik işlemler, tamamlanacak prosedürler, bekleme sürecinin uzun olması ve belirsizliğin oluşturduğu endişe evlat edinmek isteyen kişiler için biyolojik ebeveynlere kıyasla zorlayıcı deneyimler arasında sayılabilir.
Sosyal tabular çerçevesinde, evlat edinme isteğini çevreye açıklama, gerektiğinde çevreye savunmanın getirdiği zorluk kişilerin evlat edinme motivasyonunu etkileyebilmektedir. Özellikle evlat sahibi olmak isteyip olamayanların geçmiş tedavi girişimleri, infertilite sebebiyle etiketlenmenin oluşturduğu yorgunluk; depresyon ve düşük öz değere yatkınlık oluşturabilmektedir. Dolayısıyla kişilerin ebeveyn olmadan evvel bu süreçte destek alması, psikolojik dayanıklılığını değerlendirerek karar vermesi gerekmektedir.
Evlat edinmeye yönelik yanılsamalar kişilerin hayal kırıklığı yaşamasına sebep olabilir. Gerçekçi olmayan biçimde, aileye yeni gelecek üyeyle sorunsuz mutlu bir hayat yaşanacağı fantezisi evlat edinen kişilerin sorunlarla karşılaşıldığında ümitsizlik, endişe yaşamasına yol açabilir. Ebeveynler yaşanan sorunlar karşısında kendilerini yetersiz, başarısız hissedebilir, birbirlerini suçlayabilirler. Aileye yeni katılan çocuk gerek bağlanma örüntüleri gerek yeni bir ortam ve kişilere adaptasyon sürecinde zorlanabilir; ağlama, saldırganlık, içe dönüklük gibi tutumlar sergileyebilir. Bunlara hazırlıklı olmak, yanılsamalardan sıyrılıp gerçekçi beklentiler içinde bulunmak gerekmektedir.
Aileler çocuğun daha önceki ailesiyle ilgili bilgiye sahip olmadıklarında bazı kaygılar yaşayabilir. Yaşadıkları sorunlar karşısında çocuğu, biyolojik ailesini ya da kendilerini suçlama davranışları görülebilir. Eğer sorunla karşılaştıklarında sorun çözme yerine paniğe kapılır ve suçlama eğiliminde bulunurlarsa, bu sorunu daha çözümsüz bir hale getirebilir. Çocuğun aileden uzaklaşmasına yol açabilir.

Evlat Edinilen Çocuklar
Evlat edinme çocuklar için aile içi istikrar, güvenli yaşam ortamı, ömür boyu sürecek aile içi bağlar gibi imkanlar sağlar. Bununla beraber küçük yaşta evlat edinilen çocuklar, ilkokul çağlarına geldikçe biyolojik aileleri tarafından reddedildikleri, terk edildiklerine dair düşünceler geliştirebilirler. Zamanla bu bir tür “yas, kayıp, köksüz olma” duygusuyla kendini gösterebilir. Erken yaşta ebeveynleriyle bağlanma gerçekleştirmiş olmak süreçten daha az etkilenmelerini sağlarken, kimi çocuklar için bunun farkına varmak bir yas sürecini doğurabilir. Kendilerine dair “ben zaten istenmeyen çocuğum, erkek olmadığımdan istenmedim, beni ailem bile sevmedi” gibi inanç ve düşünceler geliştirebilirler.
Koruyucu aile yanına yerleşen çocuklarda ailenin yanına yerleşim sonrası sorun yaşama sıklığı %90, sorun yaşamayan aile sıklığı ise %10’dur. Yaşanan sorunlar sorgulandığında, kurum ortamında alışılagelen yaşantıların aile ortamında adaptasyonu etkilediği görülmüştür. Özellikle yüksek sesle konuşma, özensiz eşya kullanımı, öz bakım yetersizliği, aile tarafından koyulan kurallara uymada güçlük bunların başında gelmektedir. Altını ıslatma, ağlama, parmak emme gibi davranış değişimleri ve karın ağrısı, diş hastalıkları, parazit ve cilt hastalıkları gibi somatik yakınmalar da görülmektedir. Ailelerin neredeyse yarısı profesyonel bir destek almaksızın sorunun kendiliğinden geçmesini bekleme, ailelerinden destek alma ya da deneme yanılma yöntemleriyle kendi başa çıkma biçimlerini oluşturmaktadır. Benzer olarak koruyucu aile yanına yerleşen çocuklarda genellikle sürecin başında yeme bozuklukları, geç yürüme, ebeveyne şiddet eğilimi görülebilir. Profesyonel destek almanın sürecin kolaylaştırılması açısından yararlı olacağı düşünülmektedir.
Koruyucu ailelerin beyanına göre, ailelerin duygu ve düşüncelerini anlamak üzere jest, mimik, beden dilini yorumlamada çocukların yeterli beceriyi elde edemedikleri görülmüştür. Açık iletişim, duygu yansıtma, duyguları ifade etme, etiketleme çalışmalarının bu süreçte faydalı olacağı düşünülmektedir.

Sürecin Çocukla Paylaşılması
Ebeveynlerin karşılaştığı en önemli zorluklardan ikisi, evlat edinme sürecini çocuklarıyla nasıl paylaşacakları ve evlat edinmenin anlamını, sonuçlarını normatif ve sağlıklı bir şekilde anlamalarına nasıl yardımcı olunacağıdır. Çocukların gelişim dönemlerine göre bu süreci yorumlamaları aynı olmayacaktır. Farklı yaş gruplarındaki çocuklar için evlat edinilmiş olma, biyolojik ailenin kaybı / terki ve yası deneyimlemesi farklılık göstermektedir. Daha büyük yaşlarda evlat edinilen çocuklar, evlat edinilme öncesinde kurum, kurumdaki diğer bakım verenler ve arkadaşlarıyla olumlu bir bağ kurmuş olabilirler. Evlat edinmeyle bu bağın kopması çocuklarda bir yas sürecinin ortaya çıkmasına da sebebiyet verebilir.
Asla önerilmeyen, çocuktan evlat edinildiği bilgisinin saklanmasıdır. Zamanında bu açıklama yapılmadığında çocuğun hiç hazır olmadığı bir dönemde, herhangi bir kaynaktan, aile dışında bir kişiden yahut bir belgeden durumu öğrenme riski bulunmaktadır. Yapılan çalışmalar, bu bilginin saklaması sonucu kendiliğinden öğrenmenin çocuğun yaşı ilerledikçe daha büyük sorunlar getirdiğini göstermektedir. Çocuğun inandığı her şeyin yalan olduğu inancı geliştirdiği, dünyaya ve çevreye güvenini ciddi düzeyde kaybettiği, ruhsal sorunlar ve kişiler arası ilişkilerde sorunlar yaşama riskinin arttığı görülmektedir. Ebeveynler bu durumu sakladıklarında ya da söylemeyi geciktirdiklerinde, nasıl söyleyeceklerini bilmemeleri ve çocuğun bunu başkasından öğrenme ihtimali sebebiyle uzun süreli endişeler yaşamaktadır. Bu tetikte olma hali ise çocuklarıyla ilişkilerine olumsuz yansımaktadır.
Çalışmalara göre, çocuğun evlat edinildiğini öğrendiği yaş geciktikçe sorunlu davranışların görülme sıklığı da artış göstermektedir. Çocuğun edinmiş olduğu bu bilgiyi yaşı ilerledikçe kabullenme ve özümsemesi gecikmektedir. Dolayısıyla çocuğa bu bilginin verilmesi ne kadar erken olursa, içselleştirme ve bu durumun getireceği endişeyle başa çıkmak da o kadar kolaylaşır.
Biyolojik aileye, biyolojik çocuğa ve çocukla ailenin önceki yaşantısına dair bilgiler unutulmamalıdır. Çocuğun etnik kökeni, yaşadığı toplum özelliklerine dair bilgiler çocuğun yaş düzeyi göz önünde bulundurularak verilmelidir. Yapılan çalışmalara göre, çocuk tam olarak evlat edinmenin anlamını çözemese de sürece ve kavrama aşina olması yarar sağlar. Bu süreçte çocuğun yaşına göre uygun kitaplardan destek alınması, kavram aşinalığı kazandırılması, hikaye ve masalların kullanılması önceliklendirilmelidir. Kavram aşinalığı kazandıktan sonra uygun zamanda çocuğa kendi hikayesi anlatılmalıdır.
Ebeveynler genellikle okul öncesi dönemde evlat edinme hakkında temel, basit bilgileri çocuklara verme eğilimindedir. Çocukların edindikleri bilgileri yorumlama biçimleri, anlayışlarının yaşla birlikte değişme biçimi ve evlat edinmeyle ilgili gelişen bilgi ve meraklarının özsaygı ve kimliklerini nasıl etkilediği kritik bir öneme sahiptir.
Ebeveynler evlat edinme bilgilerini paylaşmaya başladıkça, 3 ila 5 yaşındaki çocukları yavaş yavaş evlat edinme hikayelerinin bazı kısımlarını öğrenirler. Genellikle kendilerini evlat edinilmiş olarak etiketleyebilirler ve biyolojik anneleri ve/veya biyolojik babaları hakkında konuşabilirler. Bazen, onları yetiştiren ebeveynlerden farklı insanların çocuğu olarak dünyaya geldiklerini anlayabilirler ve yeni ailelerine nasıl geldiklerine dair hikayelerin parçalarını öğrenebilirler. Bununla birlikte, okul öncesi çocukların evlat edinilmenin anlam ve sonuçlarını anlama kapasiteleri oldukça sınırlıdır. Çoğunlukla evlat edinme dilini öğrenirler; başka bir deyişle, bunun ne anlama geldiğini gerçekten anlamadan evlat edinilme hakkında konuşmayı öğrenirler.
Uzmanlar tarafından önerilen, çocuğun okul öncesi dönemde evlat edinildiği bilgisinin kendisiyle paylaşılmış olmasıdır. İki yaşından itibaren çocuğa biyolojik olmayan aileleri tarafından sevgi, saygı ve şefkatle büyütülen çocuk ve hayvanların hikayelerini anlatmak önerilir. Aile bu süreçte çocuğun hikayesinin oluşturulması ve ona anlatılmasına dair bilgi almak adına bir çocuk ruh sağlığı uzmanıyla görüşebilir. Uzmanın da yönlendirmesiyle çocuğun kendi hikayesi oluşturulur ve bu hikaye fotoğraflarla desteklenen bir kitaba dönüştürülebilir.
Evlat edinilmiş olma bilgisi, eğer varsa çocuğun ilk eve gelişi, geldiğinde giydikleri, eve geliş öncesine dair süreç bilgilerinin ve eşyaların paylaşılması, fotoğrafları varsa gösterilmesi ile hikayeleştirilmelidir.
Evlat edinildiği bilgisi çocuğa anne ve baba tarafından yapılmalıdır. Aileler bazen çocuklarını kaybetme, yanlış davranma kaygısıyla bu görevi uzmana bırakmak isteyebilirler. Ancak uzmanın yönlendirmesiyle bunu aile üyelerinin yapması önemlidir.
Çocuklar yaşanan duruma verdikleri tepki açısından farklılık gösterirler. Kimi çocuklar bu bilginin paylaşılması sonrası sıklıkla ve belki de bazen bunaltıcı şekilde duruma dair soru sorabilir. Kimi çocuklar ise bu durumu hiç önemsemiyor gibi görünebilirler. Bu tepkilerin hepsi normaldir. Her çocuk durumla farklı bir şekilde baş etme yolu gösterir. Ebeveynler bu süreçte çocukların verdikleri tepkiler açısından hemen panik yapmamalıdır. Eğer kaygıları süreç içinde azalmazsa uzmandan muhakkak destek alınmalıdır.

Çocuğun Evlat Edinilmeyi Anlamlandırması
Okul öncesi yaştaki çocukların ebeveynleri, çocuklarının evlat edinilmenin anlamını ne ölçüde kavradıklarını genellikle olduğundan daha fazla zannetmektedir. Çocukların evlat edinilmeleri veya öz anne-babaları hakkında konuşmalarını dinlemek, ebeveynlerin genellikle çocuklarının evlat edinilmeleri konusunda makul bir anlayışa sahip olduklarını varsaymalarına yol açar. Özellikle baştan beri evlat edinmeye dair bilgiyi konuşmak, paylaşmak konusunda endişeli olan ebeveynlerde, yanlış anlamalara sebebiyet verebilir. Bu sürecin değerlendirmesini bir uzmanla yapmak da ailelerin daha geniş perspektiften yorumlamalarına fırsat .
Uzmanlar anne babaları, okul öncesi çocuklarının evlat edinme konusunda göründüğü kadar anlayış kazandıklarını varsaymamaları konusunda uyarmalı ve onları çocuklarının ek bilgi gereksinimlerine uyum sağlamaya teşvik etmelidir. Ayrıca, çocukların geçmişleri ve mevcut aile durumları hakkında ilgili sorular sormalarını kolaylaştıran bir aile ortamı yaratma konusunda ebeveynleri desteklemelidirler.
6-12 yaş aralığında olan çocuklar evlat edinmeyi anlamak ve benimsemek açısından bilişsel ve sosyo-duygusal gelişimde birçok değişiklik geçirirler. Her şeyden önce, problem çözme kapasiteleri daha sofistike hale gelir. Bu da onların doğum yapan ebeveynlerin bebeklerini evlatlık vermekten başka seçenekleri olabileceğini fark etmelerine yol açar. Örneğin, daha önce biyolojik annesinin çocuk yetiştiremeyecek kadar fakir olduğu ve ona yardım edecek kimsesi olmadığı söylenen 9 yaşındaki bir çocuk, şimdi biyolojik annesinin bir iş bulma ve belki de ailesinde birinden yardım isteme olasılığını fark edip anlayabilir. Her ne kadar muhakemeleri sınırlı olsa ve biyolojik anne babaların çoğunun karşılaştığı zor koşullara dair gerçek hayatta herhangi bir anlayışa sahip olmasalar da, okul çağındaki çocukların belirli bir sorun için birden çok çözümü kavramsallaştırma becerileri, onların basit olanı reddetmelerine yol açabilir. Çocuk kendine sunulan sebepleri direkt kabullenmek yerine ebeveynleri tarafından sunulan gerekçelere meydan okumayı seçebilir. Sonuç olarak, biyolojik ebeveynin evlat edinme konusundaki kararını anlamaya çalışırken, gelişimin bu aşamasındaki bazı çocuklar, en başta biyolojik ebeveynleri tarafından istenip istenmediklerini sorgulamaya başlarlar, bu da kendilerine ve kökenlerine ilişkin değer görüşlerini baltalayabilir.
Evlat edinme farkındalığını ve ruhsal uyumu etkileyen bir diğer bilişsel değişiklik, çocukların ailenin doğasını anlama biçimindedir. Okul öncesi yıllarda çoğu çocuk, aileyi duygusal kriterler açısından tanımlar. Başka bir deyişle, küçük çocuklar için aile, onlarla birlikte yaşayan ve onları seven (ve karşılığında sevilen) insanlar olarak kabul edilir. Biyolojik bağ, çocuğun aile anlayışında sınırlı bir rol oynar. Ancak 6 ila 8 yaşlarına geldiklerinde çocuklar, aile üyeleri arasındaki biyolojik bağlantıların önemini anlamaya başlamaktadır. Evlat edinilen birçok çocuk için bu yeni bilgi, aile üyelerinin doğası ve gerçekliği hakkında soru işaretleri uyandırmaktadır ve bazen çocuklar için kafa karıştırıcı olmaktadır.
Orta çocukluk dönemi mantıksal düşüncenin ortaya çıktığı, çocukları evlat edinerek yeni bir aile edinmenin önceki aileden ayrılmış olmak anlamına geldiğinin fark edildiği bir dönemdir. Bu içgörü, çocuğu evlat edinmeyle beraber yaşamış olduğu biyolojik ailenin kaybına duyarlı hale getirir. Süreç, uzmanlar tarafından bireylerin duygusal uyumunda sorun olarak değerlendirilmektedir. Bu dönemde artan uyum bozucu davranışların bu bağlamda değerlendirilmesi gerekir.
Genellikle okul çağındaki çocuklar biyolojik anne babaları tarafından düşünülüp düşünülmediklerini; eğer öyleyse öz anne babalarının verdikleri karardan dolayı mutsuz olup olmadıklarını, hatta pişmanlık duyup duymadıklarını merak etmeye başlarlar. Bu olasılığın bu dönemde çocukta kafa karışıklığı, kaygı ve üzüntüye yol açması normaldir. Çocuklar evlat edinme konusunda daha gerçekçi bir anlayış geliştirdikçe, bunun hem kendileri hem de başkaları için ne anlama geldiğinin doğasını incelemeye başlarlar. Psikologlar ve diğer uzmanlar, çocukların kökenleri hakkındaki meraklarının normalliğini ve ailelerini daha iyi anlamak için gösterdikleri duygusal tepkileri yansıtmalıdır. Evlat edinen ebeveynler, çocuklarının geçmişleriyle bağlantı kurma ve geçmişleri hakkında daha fazla bilgi edinme çabalarını desteklemelidir.
Ergenliğin başlamasıyla beraber soyut düşünce gelişmekte ve süreci anlama kapasitesi derinleşmektedir. Öncelikle, gençler evlat edinmeyle ilgili yasal kalıcılığı anlamlandırmaya başlarlar. Bu farkındalık, ara sıra biyolojik ailelerine geri gönderilmekten veya onlar tarafından sahiplenilmekten endişe duyan küçük çocuklardaki kaygıyı azaltabilir. Dolayısıyla aidiyet ve benimsenmiş hissetmeyi güçlendirir.
Diğer insanların düşünce ve duygularını anlama kapasitesi de ergenlik döneminde olgunlaşır. Bu süreç, gençlerin öz anne babalarının ruh halleri ve yaşam durumları hakkında daha gerçekçi ve empatik görüşlere sahip olmalarını sağlar. Ek olarak çocuk, evlat edinmenin toplumda birçok çocuğun hayatını iyileştirmeye yönelik bir sosyal hizmet sistemi olduğunu anlamaya başlar. Çevrelerindeki birçok insanın evlat edinmeyi, ebeveynliğe giden “en iyi ikinci yol” olarak gördüklerini giderek fark ederler. Başka bir deyişle evlat edinmeyi, bir aile kurmanın takdire şayan bir yolu olarak görmeye başlayabilirler. Ya da farkındalık, gençlerin aileleri için değerlerini ve toplum tarafından nasıl görüldüklerini sorgulamalarına yol açabilir. Ergenlik dönemindeki her gençte olduğu gibi kendilerini tanımlamaya ve dünyadaki yerlerini bulmaya çalışmaktadırlar.
“Ailelerin bilmesi gerekenler ve öneriler”i okumak için tıklayın.
Kaynaklar