“İnsan, sıkılmak ile başını derde sokmak arasında sıkışmıştır”

Schopenhauer

Klinik depresyon, normal üzüntü hissinden daha yoğun, sürekli ve kişinin günlük işlerini etkileyecek düzeyde, çökkün bir duygu durumunu ifade eder. Sağlıklı insanlar, istenmeyen ya da hayal kırıklığına neden olan olaylar karşısında, sıkıntı, üzüntü, keder gibi duygusal tepkiler verirler.  Bu duygulara depresif duygular denir. Depresif duygular diğer duygular gibi normal ve hayatın bir parçasıdırlar. Gündelik hayatın getirdiği keyifsizlik ve moral bozukluğu ile depresyon arasındaki farka bakıldığında; depresyondaki belirtilerin şiddeti ve süresi normal keyifsizlik ve moral bozukluğuna göre çok daha fazladır.

Yaşamın ilk altı ayından itibaren depresyon bir risktir. Kişi ölene kadar her yaşta depresyona yakalanabilir. Depresyonun en yaygın olarak görüldüğü yaş aralığı 25 ile 45 yaş arasıdır.

Depresyon Belirtileri

Depresyon belirtilerine bakıldığında:

  • İki haftalık dönem boyunca kişinin daha öncesine kıyasla günlük işlevsellik düzeyinde bozulma olması,
  • Çökkün duygudurum ya da kişinin daha önceden ilgi duyduğu şeylere karşı ilgisizlik hissetmesi,  zevk almaması en belirgin kriterlerdendir. Çökkün hissetmek, neredeyse her gün, günün büyük bir bölümünde görülür. Kişi genelde üzüntülüdür, kendini boşlukta hisseder ya da umutsuzdur. Etrafındakiler tarafından üzüntülü, ağlamaklı görünür. Bu durum çocuklarda ve ergenlerde kolay kızma olarak kendini gösterebilir.
1fc4217cc213b7ad6c893de7a78540a8
  • Neredeyse bütün etkinliklere karşı ilgide belirgin azalma ya da bunlardan zevk almama durumu ortaya çıkar. Bu durum neredeyse her gün, günün büyük bir bölümünde kendini gösterir.
  • Kişi kilo vermeye çalışmadığı halde çok kilo verme ya da kilo alma görülebilir.  Yeme isteğinde azalma ya da artma meydana gelir.
  • Neredeyse her gün, uykusuzluk çekme ya da aşırı uyuma gözlemlenebilir. Uykuya dalınsa bile gece boyunca uykuda bölünmeler ya da sabaha karşı yorgun bir şekilde uyanma ve tekrar dalamama görülebilir.
  • Aşırı öfkeli olma, bedensel aktivasyonda artış, uyarılmışlık ya da aşırı yavaşlama, donukluk olması görülebilir. Yeni bir şeyler öğrenmek güçleşir. Unutkanlık olur. Dikkat bozulabilir.
  • Depresyondaki kişiler neredeyse tüm gün süren bitkinlik ya da güçsüzlük (enerji düşüklüğü) hissedebilirler.
  • Depresif süreçte bireyler yoğun değersizlik ve suçluluk duyguları hissedebilirler. Geçmişte yaşanmış olumsuz olaylar sık sık akla gelmeye başlar, pişmanlık hissi yoğunlaşabilir. Şimdiki zamanda kişi kendini sürekli değersiz, yetersiz ya da suçlu hisseder, kendine ve çevreye güvenmekte zorlanır.
  • Yoğun duygulara eşlik eden,  düşünmekte ya da odaklanmakta güçlük çekme görülebilir. Bireyler kendilerini sürekli bir kararsızlık içinde bulabilirler. Boşluk hissi olur ve her şey anlamsız gelebilir. Motivasyon kaybıyla birlikte gelecekle ilgili hedef belirleyebilmek ve hedefe odaklanabilmek güçleşir.
  • Sıklıkla, tekrarlayan ölüm, intihar düşünceleri meydana gelebilir.

Bu belirtiler sıradan ya da geçici görünmeyip, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya sebep olur. Ya da kişinin toplumsal, iş ve sorumluluklarıyla ilgili alanlarda işlevselliğinde düşmeye neden olur. Çalışmak, sosyal yaşamın akışına uyum sağlamak oldukça zorlayıcıdır. Bu dönem, herhangi başka bir hastalıkla, bir ilaç ya da madde kullanımıyla ilişkisiz olarak meydana gelmiştir.

Depresyon cinsiyetler arası bazı farklılıklar göstermektedir. Belirtiler kadınlar ve erkeklerde yoğunluk bakımından farklılaşır.  

Erkekler, kadınlardan daha az mutsuzluklarının farkına varırlar. Bunun yerine daha çok yorgunluktan, tahammülsüzlükten, uyku problemlerinden bahseder; işe ve hobilere olan ilgilerini kaybetmelerinden şikayet ederler. Ek olarak öfke, sinirlilik, şiddet, umursamaz davranışlar ve madde kötüye kullanımı depresyonda olan erkelerde daha çok ön plana çıkar.

Kadınlar semptomlar açısından, erkeklerden daha yoğun bir şekilde suçluluk, uykuda artış, iştah ve kilo artışı yaşarlar. Ayrıca kadınlar mevsimsel tetiklenmeyi erkeklere oranla daha sık yaşarlar.

Belirtiler yaşla ilişkili de farklılık gösterir.

Çocukluk çağının her döneminde depresyon görülebilir. Anneden uzun süre ayrı kalmak, anne yerine bebeğe şefkat ve ilgi gösteren bir bakım veren yoksunluğu yaşamak depresyona yol açabilir. Bu bebek ve çocuklarda içe kapanma, çevreye karşı ilgisizlik, huzursuzluk ve beslenme sorunları gibi belirtiler gözlenir. Ayrıca çocuklarda bağırma ve ağlama nöbetleri, konsantrasyon güçlüğü, düşük enerji ve halsizlik, tıbbi müdahaleye yanıt vermeyen fiziksel şikayetler (örneğin mide veya baş ağrısı), okul reddi, okul sorunları, akademik başarıda düşüş sık görülür.

Yaşlı kişilerde ise depresyon, daha çok bedensel yakınmalarda kendini gösterir.

Depresyon

Depresyonun Nedenleri

Depresyon pek çok biyolojik, psikolojik, sosyal faktörün birleşmesiyle oluşabilir. Bunlardan biri depresyonu başlatırken hepsinin birbirini tetiklemesi depresyonu devam ettirebilir.

Fizyolojik –Bedensel Faktörler: Kişinin genetik yatkınlığı etkili olabilir. Ailesinde depresyon geçmişi olan bireyler için depresyon riski daha fazladır. Ayrıca kanser, MS, epilepsi, aids, bağımlılık gibi hastalıklar ya da bu hastalıkların tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar depresyon riskini artırabilmektedir.

Çevresel Olaylar: Yaşanan olumsuz yaşam deneyimleri, kayıp, yas, evlilik, iş, aile, okul yaşamındaki sorunlar, kişilerarası iletişimde meydana gelen sorunlar, doğum (lohusalık), maddi problemler gibi pek çok yaşamsal olay depresyon için risk oluşturabilir. Mevsimsel değişiklikler de sürece etki edebilir.
Genel duygu durum, kişinin duygusal karşılama kapasitesinin düşük olması, düşünce sistemindeki zorlanmalar (kişinin düşünme sistemi eğilimleri, temel inançları), davranışlarındaki aktivasyonun düşüşü gibi duygu-düşünce-davranış örüntüsü etkili olabilir.

Psikoloji biliminin önde gelen isimlerinden, bilişsel davranışçı psikoterapinin kurucusu A. Beck, “Depresyon kişinin kendini, çevresini ve geleceğini olumsuz görmesidir” der.

Depresyondaki kişinin düşünce sisteminde olumsuzluk 3 temelde belirginleşir:

1. Dünyayı olumsuz görme: “Dünya, hayatım çok kötü”

2. Geleceği olumsuz görme: “Hiç bir şey değişmeyecek, düzelmeyecek”

3. Kendini olumsuz görme: “Ben yetersizim, ben kötüyüm”

Karamsar (pesimist) düşünme eğilimi yüksek olan kişilerin depresyona yatkınlığı, iyimser (optimist) düşünme eğiliminde olan insanlara göre daha fazladır. Karamsar düşünen insanlar otobüsün geç, dolu gelmesinin kendine has olduğunu düşünürler. Daha gerçekçi düşünen bireyler ise “otobüs dolu” derler, bu kadar. Depresif bireylerin zihni, onlar farkında olmasa da, olayları yorumlarken bazı çarpıtmalar yapar. Olumsuz bir olayı tek bir olay olarak değerlendirmek yerine genellemeler yaparlar. “Bunlar hep benim başıma geliyor, beni zaten hep böyle insanlar bulur” gibi. Durumları geçici olarak görmek yerine kalıcı olarak değerlendirirler. “Beni kimse sevmeyecek, hiç bir şey değişmeyecek, ben değişemem gibi. Durumları genel herkesin yaşadığı süreçler olarak değil de kendilerine özel kişisel olarak yorumlarlar. “Hep benim başıma gelir, ben bu organizasyonda olduğum için iptal oldu, benim yüzümden otobüs kaza yaptı” gibi.

Düşüncelerdeki karamsarlık geleceğe yönelik de açığa çıkar.

Öğrenilmiş çaresizlik” üzerine çalışan Martin Seligman, bu kavramın depresyonla ilişkisine ışık tutmuştur. Seligman yaptığı çalışmalarda, belirli bir hedef doğrultusunda emek, zaman, efor harcayan organizmanın başarısız denemeler sonucu denemekten vazgeçmesine dikkat çekmiştir. Bireylerde belirli bir süre zorlantılı deneyimlere maruz kalmanın sonucu olarak, artık zorlanmalar karşısında hiçbir şey yapmama tutumu gelişir. “Sürekli bir şeyler yapıp elde edemediysem, amacıma ulaşamadıysam bir şey yapmayım, ne yaparsam yapayım fark etmiyor” düşünceleri belirginleşir. Nasıl olsa yüksek not alamayacağım diye düşünerek çalışmaktan vazgeçen bir öğrenci gibi. Kişiler farklı yöntemler denemekten de vazgeçerler.  Koşullar ve zaman değişse de, kişi artık öğrendiği çaresizlikle harekete geçmez. Öğrenilmiş çaresizlik karamsar, depresif düşünme biçiminde sıklıkla görülür. Kişiler umutsuzluk duygusuyla artık hiçbir şey yapmama, hatta yataktan bile çıkmama gibi tutumlarda kendilerini bulurlar.

Depresyon

Tedavi

Depresyon klinik bir tanıdır. Her depresif hissetme depresyon değildir. Bunun değerlendirilmesinin ve tedavisinin bir uzman tarafından yapılması gerekmektedir. Eğer kendinizin depresyonda olduğunu düşünüyorsanız bir uzmandan destek alın.

Depresyon tedavi edilmezse, ağırlaşabilir, kronikleşebilir. Kişilerde öz bakım sorunları ortaya çıkabilir. Bağımlılık yapıcı maddelere yönelim artabilir, intihar riski yükselebilir. Bu nedenle depresyon tedavisi ihmal edilmemesi gereken bir hastalıktır.

Depresyon tedavisinde yatış gerekli olabilir. Şu belirtiler yatışı gerekli hale getirmektedir; ciddi intihar düşüncelerinin oluşu, intihar planları yapılması, kendine ve çevreye zarar verme eğilimi, gıda reddi, ayaktan tedaviyi sürdürmenin güç olduğu durumlar, psikotik özellik gösterme (gerçek ve gerçek olmayanı ayırdetmede bozulma).

Herkes biricik ve tek olduğu gibi, her bireyin tedavi süreci de biricik ve tektir. Başka biri için oluşturulmuş bir tedavi size uygun olmayacaktır. Başkasının tedavisini kendinizde uygulamayın, muhakkak bir uzmana danışın.

Depresyonun tedavisinde diğer psikiyatrik hastalıkların tedavisinde olduğu gibi ilaç desteği önemlidir. Özellikle orta, şiddetli depresyonda psikiyatristler tarafından ilaç desteği önerilmektedir. Gerekli durumlarda hastane yatışı da gerekebilir. Bunun değerlendirilmesi için psikiyatrist muayenesi öncelikli olmalıdır.

Ayrıca psikoterapi desteği de sağlanmalıdır. İnsan beyni dış dünyadan bildirim alır. Bilişsel davranışçı terapi ekolü düşünce sisteminizi incelemenizi, ele almanızı sağlar. Bu ve bunun gibi terapi ekollerinden yararlanan psikolog, psikoterapist ile görüşülmelidir.

Eğer doktorunuz bir ilaç tedavisine başladıysa ilaçlarınızı düzenli olarak kullanın. Antidepresanların etki göstermesi zaman alacaktır. Genellikle antidepresanlar 3 haftada etki etmeye başlar ve gerçek etkisini 6 haftada ortaya çıkarır. İlk aşamada yan etkilerinin ortaya çıkmasıyla hastalar ilaçları henüz etkisini görmeden bırakabilmektedir. Bu ise depresyonun tekrarlamasıyla, tedaviyi zorlaştırmaktadır. İlaçlarınızla ilgili zorlanma yaşadığınızda bunu doktorunuzla görüşün. Doktorunuza danışmadan ilaçlarınızı birden kesmeyin.

Eğer depresyondaysanız bir uzman desteği almadan, tavsiyelerle iyileşmek neredeyse mümkün değildir. Aldığınız destek yanında, uzmanınızın onayıyla yapılabilecekler ise elbette vardır.

Bireyler olumsuz deneyimler sonucu, denemekten vazgeçerler. Harekete geçmekten kaçınırlar. Bu, zamanla kişiyi içine alan bir davranış örüntüsü haline gelir. Düşük notlar aldığını gören bir öğrencinin “ne de olsa yüksek not alamıyorum” düşüncesiyle çalışmaktan vazgeçmesi ve kendini düşük not alma sürecine bırakması gibi. Ders çalışmak artık kişinin zamanla kaçındığı bir davranış halini alır. Kaçınılan davranışlar maalesef giderek büyür. Çalışmaktan vazgeçme, okula gitmek istememe, yataktan çıkmak istememe gibi giderek büyüyen bir hale dönüşebilir. Bu süreçte kişinin özellikle kaçındığı davranışlar üzerinde düşünüp, küçük adımlarla bu kısır döngüyü kırması teşvik edilmelidir. Küçük davranış hedefleri (yataktan çıkma, 15 dakika yürüyüş yapma, 15 dakika ders çalışma gibi) koyulabilir.

Kişilerin içinde bulunduğu duruma, depresyon düzeyine ve kaçındığı davranışlara göre hedeflerin düzeyi belirlenmelidir. Herkes için hedeflerin büyüklüğü ve zorluğu farklıdır. Yataktan hiç çıkmayan, öz bakımını sağlayamayan, daha şiddetli depresyon yaşayan biri için duş almak, kıyafetlerini değiştirmek gibi hedefler idealken; iş yaşamında yapılacaklarını erteleyen bir kişi için adım adım yapılacakların listesini planlamak daha ideal bir hedef olacaktır.

Kişi depresyondayken bir şey yapmadan önce motive hissedemez ve isteği olmaz. Bilakis yorgun ve keyifsiz olduğundan bir şeyler yapmak zor gelir. Zamanla isteği olmadığı için her şeyden vazgeçmeye ve yapmamaya başlar. Bir şey yapmama isteksizliği, isteksizlik mutsuzluğu besler. İlk aşamada motivasyon olmadan bir şey yapmak zor da olsa, eğer kişi kaçındığı davranışları yapmaya başlarsa bir süre sonra bunlarla ilişkili motive hissetmeye, mutlu olmaya başlayacaktır. Bir şeyler yaptıkça mutlu olacak, mutlu oldukça istekli hissedecektir. İlk adımı atmak zor ama biraz devamlılık sağlarsanız, devam eden adımların daha kolay geldiğini göreceksiniz. Harekete geçmek için motivasyonun gelmesini beklemeyin, hiç gelmeyebilir.

Depresyon

Depresyonu arttıran ve azaltan davranışları fark etmeye çalışın. Örneğin, uyandığınız halde yatakta kalmaya devam etmek genellikle depresyonu artıran bir davranış biçimidir. Bunu fark etmek ve bunun gibi davranışların azaltılması gereklidir. Yürüyüş yapmak, kişinin depresyonunu azaltan davranışlardan biridir. Bu ve bunu gibi depresyonunuzu azaltacağını düşündüğünüz, size iyi gelen davranışları artırın.

Depresyonda olan kişiler genellikle ilk aşamada zorunlu olmayan şeyleri azaltırlar. Mesela bir kafeye gidip kahve içmek gibi. O zaman hayat daha tatsız, tuzsuz bir hal alır. Düşünün ki, kişiler cezalandırılmak için hücreye atılırlar.

Çünkü sosyal, ruhsal anlamda ona iyi gelebilecek şeylerden mahrum bırakılmak bir cezadır. Depresyonda olan kişi ise bunu kendi isteğiyle gönüllü bir şekilde yapar, kendini cezalandırır. Zorunlu olmadığınız halde, ruhsal anlamda size iyi gelecek şeyler yapın. Arkadaşlarla buluşmak, dolaşmak, kendiniz için bir şeyler almak, doğaya çıkmak gibi.

Daha önce de bahsedildiği gibi, depresyonda olan kişilerin düşünce sisteminde bozulmalar meydana gelebilir. Kişi gerçeklikten uzak,  durumları olduğundan daha büyük, zor, genel, felaket bir senaryo boyutunda ele alabilir. Bu, kişinin dünyayı, kendini, geleceği olumsuz bir gözlükle görmesine ve gerçeklikten uzaklaşmasına sebep olabilir. Dolayısıyla düşüncelerinizin yalnızca birer düşünce olduğunu bilin, bunu kendinize hatırlatın. Düşünceler her zaman gerçeğin fotokopisi değildir. Zihnimiz onlara bazı yanlılıklar ekleyebilir. “Her şey kötü” düşüncesiyle, “biraz daha iyi ve biraz daha kötü şeyler var” düşüncesi farklıdır. Pollyanna olmak değil, önemli olan gerçekleri görmektir.

Kendinize bir etkinlik çizelgesi oluşturun. Gün gün neler yapabileceğinizi hatta mümkünse saat saat planlayın. Kendinize iyi gelen etkinlikleri fark edin. Ağırlıklı olarak zamanınızın nasıl geçtiğini düşünün.

Kendinize ertelediğiniz işlerin bir listesini oluşturun. Bu listeyi öncelik sırasına göre düzenleyin. İlk önceliğiniz olan işi, küçük parçalara bölün. Örneğin, musluğun tamir edilmesi. Bunun için gerekli malzemeleri listeleyin. Alınacak yerleri bulun ve arasından seçim yapın, kendiniz yapamadığınız takdirde arayacağınız tesisatçı numarasına ulaşın. Tesisatçı numarasını hangi kaynaktan bulacağınıza karar verin. Bu adımları gerekirse sırasıyla yazın. Bu işleri yaparken karşılaşabileceğiniz zorlukları önceden düşünün. Olası zorluklarda nasıl başa çıkacağınıza yönelik planlar yapın.

Bir planlama yapsanız bile bir işe başladığınızda ya da harekete geçtiğinizde, zihniniz yine olumsuzluklara mercek tutan gözlüklerini takacaktır. Yaptığınız işten çabuk sıkılma, bunalma o işle ilgili zihninizden geçen gerçekdışı düşüncelerden kaynaklanabilir. Düşünceleriniz takip edin ve gerçekçi olup olmadıklarına bakın. Size yapamayacağınızı fısıldayan sesin seviyesini kısın. O konuşmaya devam etse de, siz işi yapmaya devam edin.

Yaptığınız planlar çok katı ve zorlayıcı olursa bu motivasyonunuzu artırmak yerine işin zorlaşmasına sebep olur. Kendinize daha çok kızmaya ve kendinizi kırbaçlamaya başlayabilirsiniz. Bunun olmaması için koyduğunuz hedefler konusunda yeri geldiğinde esnek olmaya çalışın. Kendinize birden, çok yüklenmeyin.

Yapılan araştırmalar, haftada 3 kez 20-40 dakikalık yürüyüşün hastaların depresyon düzeylerinde ciddi bir düşüş sağladığını göstermiştir. Hareket etmek, yalnızca tedavide değil depresyonu önlemede de oldukça etkilidir. Fiziksel aktivasyonu yüksek olan toplumlarda, depresyona yakalanma riski, daha inaktif olan topluluklara göre düşüktür. Hareket, depresyonu önlemede de faydalıdır.

Kişilerarası ilişkileri geliştirmek depresyonun tedavisinde etkilidir. Özellikle,  fiziksel, psikolojik şiddet içeren bir iletişimdeyseniz, depresyondan çıkmanız zor olabilir. Dolayısıyla bu ilişki için aile, çift danışmanlığı gibi alanlarda destek alabilirsiniz. Geri kalan ilişkiler için, iletişim becerilerini geliştirmek dolaylı yoldan depresyonunuz için iyileştirici olabilir.   

Depresyon yineleyici bir hastalıktır. Daha önce tekrarlaması nüksetme olasılığını arttırır. Geçmişte depresyon atlattıysanız belirtileri tanıyor olmanız, sizi yeni bir depresyon sürecine karşı daha hazırlıklı kılacaktır. Depresyonu önlemek ve tedavi için tetikte olun. Yardım istemek konusunda çekimser davranmayın.

“Depresyon döngüsüne yeni bir sabah” için tıklayın.


Kitap Önerileri

İyi Hissetmek Yeni Duygudurum Tedavisi / Dr. David Burns / Psikonet Yayınları

Hakan Türkçapar / Fark Et Düşün Hisset Yaşa / Epsilon Yayınevi.

Hakan Türkçapar / Depresyondan Çıkış Yolu / Epsilon Yayınevi.


Kaynaklar

Amerikan Psikiyatri Birliği (2014). DSM-5 tanı ölçütleri başvuru el kitabı (Çev. E. Köroğlu). Ankara: Hekimler Yayın Birliği.

Türkçapar, H., (2019). Fark Et Düşün Hisset Yaşa, Epsilon Yayınevi, 2019.

Türkçapar, H., (2020). Depresyondan Çıkış Yolu. Epsilon Yayınevi, 2020.

Burns, D., (2005). İyi Hissetmek Yeni Duygudurum Tedavisi.  Psikonet Yayınları

Greenberger, D. & Padesky, C., (2017). Evinizdeki Terapist, 22. Basım (İstanbul: Altın Kitaplar, 2017; 227-254).

Ögel, K. & Tekin, K. Ruhsal Sorunlar Hakkında Ne Yapmalıyım? Aile ve Yakınlar İçin Bilgiler. Uçurtma Yayınları.