Aşk bitince yerine yenisini ararsın. Muhatabına mı aşka mı aşıksın?
Aşkın süresine dair pek çok araştırma mevcuttur. Kimi araştırmalar 2-3 yıl kimi araştırmalar 17 ay civarında pay biçiyorlar aşka. Peki 17 aydan sonra partnerler arasında devam eden nedir?
Aşk denilen patoloji dopamin, testesteron, oksitosin, nöropinefrin gibi pek çok madde salgılatır. Alkol-madde kullanımında ortaya çıkan etkilere benzer bir etkiyle bağımlılık yapan madde olan, “aşık olunan kişi” ile karşılaştığımızda; ödüllenmiş hisseder, hızla çarpan kalbimizi sakinleştiremeyiz. İştahımız azalır, uykularımız kısalır. Madde kullanan bir kişinin tercih maddesine aşermesi gibi özlem duyarız aşık olduğumuz kişiye. Göresimiz gelir, kalbimizde uçuşan kelebeklerle. Beynimizin ödülü haline gelir artık bu kişi, bir bağımlılık gibi. Öyle ki, alkol ve maddenin zarar verici etkisini fark edemeyen bir bağımlı gibiyizdir artık, yargılama yapamayız. Zararına rağmen onunla yolumuza devam etmek isteriz. Kimi dostlarımız bize iyi gelmediğini söyler ama biz dinlemeyiz. Gözü kör bir aşık olur, yargılama yapan frontal lobumuzu devreye sokamayız. Çalışmalar, doğruyu yanlışı ayırt etmemizi sağlayan, gelişmiş beyin bölgemiz olan prefrontal korteks aktivasyonunun aşık olduğumuzda azaldığını göstermektedir. Aşık olanın gözü bundan kördür.
Giderek azalan çarpıntılar, normale dönen soluk alıp verişler aşkın bittiğini düşündürmeye başlar. Artık daha stabil bir tepki vermektedir bedenimiz. Beyin görüntüleme teknikleriyle ispatlanmış olan bir şey vardır. Ödülle ilişkili olan ventral tegmental alan (VTA) ve kaudat çekirdek aktivitesi normale dönmektedir. Alışmaya benzer olarak, tolerans gelişimine göre; ödüle yani beynimizin ödül olarak algıladığı, partnerden gelen bir çift tatlı söze, can yakıcı bir bakışa artık aynı tepkiyi vermemektedir bedenimiz. Ödül niteliği giderek azalmakta ve ilk günkü heyecan duyulmamaktadır muhatabımıza.
Böylece giderek çalışmaya başlar, yanlışları da gören prefrontal korteks. Artık kusursuzluk algısı bozulmaya başlamıştır. Gerçeklerle yüzleşme devam etmektedir. Kusursuz partnerimizin terlediğini, etrafı dağıttığını, aptal, kaba, cimri olduğunu görmeye başlarız. Birlikte geçirilen zaman uzadıkça, eksiler artıları katlar. Aşkın kimyası elini eteğini çekmiştir, aşıklardan.
Aşk bir patoloji ya da beyinde etki alanına sahip bir büyüdür. Eğer partnerler sevgi boyutuna geçebilirlerse, aşkın daha sakin yolculuğu başlamış demektir.
Tam da bu noktada, “daha sağlıklı bir ilişki, daha uzun bir birliktelik için neler yapılabilir? İletişim nasıl olmalıdır?” başlıklarında google taramaları yapılır, kitaplar araştırılır, çift terapisti tavsiyeleri alınır.
O halde daha sağlıklı bir ilişki için, buyrun:
- Mükemmel partneri bulma ihtiyacını bir kenara bırakmak ilk aşamada bireylere yardımcı olmaktadır. Mükemmeli aramaya çalışmak kabullenmeyi engeller. Mükemmel iyinin düşmanıdır. Hem kendimizde hem de partnerimizde mükemmeli aramaktan vazgeçmek bizi özgürleştirecektir. Özgürlük beraberinde dinginliği de getirecektir.
- Aşkın gözü kör olduğundan, gözler açıldıktan sonra kusurlar giderek büyümeye başlar. Aslında baştan beri var olan kusurlara giderek tanık oluruz. Bu sebeple başlangıçta göremeyeceğimiz noktalar olacağını bilerek bir ilişkiye başlamak önemlidir. Süreç içinde, çevremizde partnerimize karşı kör olmayan, objektif yaklaşabilecek kişilerden fikirler almak, onların değerlendirmelerini kulak ardı etmemek önemlidir.
- Partnerinin hatalı olan davranışları üzerinden kişiliğine genelleme yapmamak önemlidir. Bir olay üzerinden karşı tarafı suçlamak kişinin benliğine bir saldırı olarak algılanabilir. Bu sebeple, “şu olayda şu şekilde yapmış olduğun davranış” şeklinde özelleştirmek davranış üzerinden bir geri bildirim vermek olacağından kişiye yönelik bir hakaret, suçlama içermeyecektir.
- Partnerinin aile özelliklerini eleştirmek, geçmişi üzerinden analizler yapmak genellikle sorun çözmemektedir. Tek çocuk olduğu için şımartılmış, annesi otoriter olduğu için pasif kalmış, babası sevgi göstermediği için sevgisiz olmuş gibi söylemler kişiye iyi gelen, çözüm üreten yol değildir.
- Partnerinin özellikleri üzerinden etiketleyici söylemlerde bulunmak da onun benliğine savrulan bir balta olduğundan genellikle öfke ile karşılık bulur. Bağımlı, obsesif, şizofren, takıntılı, hasta gibi etiketler sorunu katlamaktan öteye geçmemektedir.
- İletişim becerilerinin gelişmemiş olması, sorunların, istek ve ihtiyaçların konuşulmaması, görmezden gelinmesi, partnerlerin birbirleriyle konuşmaktan çekinmesi sorunların çözülmesinin önündeki en büyük engellerin başında gelmektedir. Açık ve etkili iletişim çözümün ilk adımıdır. Hissedilenler ifade edilmediğinde içerde büyük bir duygu yığını kalmaktadır. Yaşanılan her suskunluk ise bu yığının üzerine ekleme yapar. Suçlamadan, eleştirmeden hissedilenlerin ifade edilebilmesi hem bireysel hem de ikili ilişki açısından mühimdir. “Bana hep kızıyorsun, aşağılıyorsun, eleştiriyorsun” demek yerine, “böyle davrandığında kendimi yetersiz, değersiz, aşağılanmış vs. hissediyorum” demek muhatabımızın savunmaya geçmesini de engelleyecektir.
- Her konuşma uzlaşma ile sonuçlanmayabilir. Her ifade anlaşılamayabilir, hakkında uzlaşılamayabilir. Uzlaşamadığınızda bunun da normal olduğunu unutmamak gerekir.
- Yapılan çalışmalar “niyet okumanın” birlikteliklerdeki en büyük iletişim hatalarından biri olduğunu göstermektedir. Karşılıklı olarak iletişim sağlanamadığında, diğer partner boşlukları kendi zihninden tamamlamaya başlar. Alışverişten dönen eşine “neler aldın?” diye soran partner diğerine göre aldıklarının hesabını yapıyor zannedilebilir. Aklından “bana çok alışveriş yapıyorsun demek istedi”, düşüncesini geçirebilir. Böyle bir durumda ne demek istediğini, aklından ne geçtiğini partnere direkt sormak, boşluğu yanlı bir şekilde doldurmaktan çok daha yararlı olacaktır.
- Geçmişe odaklanarak, arkaya bakmaktan önünü görememek de sık karşılaşılan durumlardan biridir. Bir yolu arkaya bakarak yürümek düşme riskini artırmakla beraber önümüzdeki güzellikleri görmekten de bizleri alıkoyar.
- Her zaman sorun çözmeye çalışmak da sıkıntı getirebilir. Araştırmalar özellikle kadınların çözüm bulunmasından önce anlaşılmayı beklediklerini göstermektedir. Daha çok çözüme odaklanan erkekler ise partneri için rahatsızlık veren durumun ne olduğunu anlamakta güçlük çekebilir. George Orwell’ın da dediği gibi “belki de insan yalnızca anlaşılmak istiyordu”.
- Bazen partnerimizin bazı şeyleri kendiliğinden düşünmesi, yapması gerektiğine inanırız. Ve istenilen şeyi yapsa da “ama ben dedikten sonra yaptı, hiçbir anlamı kalmadı” deriz. Burada partnerin özellikle muhatabı için davranışında bir değişiklik yapmış olması kıymetlidir. İstemediği bir şeyi yapmak daha zorken bunu yerine getirmesinin ne kadar büyük bir adım olduğunu görmeyiz.
- Bir birlikteliğe başlarken sıklıkla söylenen sözlerden biri “ben onu değiştiririm” dir. Eğer bu değişim gerçekleşmediğinde, aynılığı tolere edemeyeceğinizi düşünüyorsanız yol yakınken bu süreci sonlandırmak en iyisidir. Herkes istediği sürece değişebilir ancak bunu bir başkası için siz yönetemezsiniz. Bu, muhatabınıza daha yukardan bir yerden baktığınızı, ondan daha iyisini onun adına bildiğinizi gösterir. Unutmayın, kimse istemedikçe değişimine müdahale edemezsiniz.
- Kendinizde yapacağınız değişimlerse en etkili yollardır. Siz belirli malzemelerle fırına bir kek atıyorsunuz. Bu kekin daha kabarmış, daha lezzetli olması için malzemelerde ya da yöntemde değişiklik yapmanız gerekmektedir. Aynı yöntem ve malzemelerle fırından farklı bir kek çıkmasını beklemek aptallıktır.
- Her yöntem her ilişki için ideal olmayabilir. Kendinize uygun olduğunu düşündüğünüz değişimleri denemek bir yoldur. Olmadığı takdirde pek çok farklı malzeme deneyebilir, yöntem kullanabilirsiniz.
- Davranışlarınızla sevginizi ifadeye çalışın. Davranışlar aşkın anahtarıdır, sevgiye açılan.
Bunların hepsi iletişim ve sevgiyi iyileştirmek için birer gayrettir. Mükemmeli bir kenara bırakın.
Aşkla, sevgiyle…
İlişki ve aşka dair okuma önerisi:
- Sevme Sanatı /Erich Fromm
- Bağlanma: Aşkı Bulmanın ve Korumanın Bilimsel Yolları / Rachel Heller, Amir Levine
- Aşk Evlilik Sadakatsizlik: Şeytan Üçgeni Sen, ben ve aramızdaki her şey / Prof. Dr. Mehmet Zihni Sungur
Kaynak: Sungur, M.Z. Aşk Evlilik Sadakatsizlik: Şeytan Üçgeni Sen, ben ve aramızdaki her şey. Büyükada Yayıncılık. 2017.