Aktarım, Psikoterapide danışan ve uzman arasındaki terapötik ilişki yapılandırılmış ve profesyonel bir ilişkidir. İki kişi arasında gelişen ve her iki tarafın kişiliklerinin ve tutumlarının kaçınılmaz bir biçimde etkili olduğu bir etkileşimi içerir. Dolayısıyla kapsamlı, karmaşık ve özgündür.
Terapötik ilişki sürecinde aktarım ve karşı aktarımla karşılaşılabilmektedir. Aktarım ve karşı-aktarım özellikle psikanalitik yönelimli yaklaşımlarda terapötik sürecin ana unsuru olarak ele alınır.
Aktarım, en eski anlamı ile duygulanımın bir yerden başka bir yere yönlendirilmesidir. Genellikle geçmişteki önemli bir kişinin özelliklerinin bugün karşılaşılan bir kişiye, sıklıkla bilinçdışı olarak atfedilmesidir. İlk görüşte aşk deneyiminde, daha önce hiç karşılaşmadığımız birini sevme ya da hiç beğenmeme gibi anlık tepkiler de aktarım olarak yorumlanır. Freud’a göre aktarım psikanaliz dışında da ortaya çıkan evrensel bir olgudur, ancak yalnızca psikanaliz ortamında bütün açıklığıyla derinlemesine çalışılabilmektedir.
Aktarım, psikanalizin temel taşıdır ve ilişkilerdeki eski deneyimlerin derin modelini yansıtır. Biri ormanda ayak izleri yapmış ve karanlıkta bir yol aramaya başlamış gibi düşünülebilir. İnsanlar farkında olmadan kendilerini ilişki kurma ve tepki verme kalıplarını takip ederken bulabilirler. Bilinmeyen bir yolu aydınlatmak ve yeni bir yoldan yürümek o kadar da kolay değildir ve bireyin eski yollara dolanma ihtimali yüksektir. Buradan yola çıkarak aktarım analizinin terapötik süreçte fener işlevi gördüğü söylenebilir.
Aktarım geçmiş deneyimlerimize dayanır ve mevcut kişilerarası davranışlarımızda şekillendirici bir rol oynar. Dolayısıyla terapötik süreçte danışan ve uzman arasında gerçekleşen aktarımın süreç içerisinde ortaya çıkmasının tesadüfî olmadığı ve danışanın ebeveynlerinden elde ettiği duygusal deneyimlerin, uzmana düzenli bir şekilde aktarıldığı fark edilmiştir.
Aktarım ve karşı-aktarım psikanalizde özellikle ortaya çıkması istenen bir durumdur. Terapi sürecinde danışan öncelikle yaşamında bulunan uzun süredir devam eden zorluklar hakkında konuşmaya teşvik edilir. Danışan mesleğinden, yaşadığı ilişkilerden veya her ikisinden de memnun olmayabilir. Danışanın daha dolu bir yaşam sürmesinin önündeki iç engellerin ne olduğunu anlamak için, tedavide çoğu zaman danışanın rahatsız edici bulduğu özellikleri üzerinde durulur. Uzmana yönelik duygular, danışanın hayatındaki diğer önemli bakıcılara, çoğu zaman ebeveynlere karşı duyduğu hisleri anımsatır. Dolayısıyla danışanın terapide daha çocuksu hale gelmesi ve bu içsel çatışmaları uzman ile yeniden canlandırması kaçınılmazdır.
Danışanlar geçmişteki bir ilişkiyi, hatırlayıp söze dökmek yerine, bilinçdışı olarak bunu yeniden sahnelerler. Aktarım, yalnızca bu duygu ve düşünceleri değil, onlara karşı savunmayı da içermektedir (öfkelenmek, öfke dolayısıyla seansa gelmemek; arzu hissetmek dolayısıyla datemiz var söylemi gibi flörtöz davranış). Danışan tarafından deneyimlendiği şekliyle hem gerçek hem de hayal edilen geçmişe dayanmaktadır.
Uzman ve danışan ilişkisinin her şeyden önce “iki insanın ilişkisi” olması, hem danışanın hem de terapistin terapötik süreci olumlu veya olumsuz yönde etkileyebilen özelliklerini danışma sürecine taşıma olasılığından ileri gelmektedir. Terapötik süreci etkileyen bu özelliklerin, danışanın aktarım geliştirmesine zemin hazırladığı söylenebilir. Etkili olduğu kabul edilmesine karşın, tümüyle kontrol edilmesi veya ölçülmesi mümkün görülmeyen bu faktörlerin, uzman ve danışanın kendi özgün kişilikleri, değerleri ve bilinçli veya bilinçsiz olarak sergiledikleri tutumlarını kapsadığı söylenebilir.

Aktarım Tepkisinin Özellikleri
Aktarımın beş özelliği vardır.
- Danışandan uzmana aktarılan duygu – düşüncelerin danışanın çocukluk yaşantılarında önemli öteki (özellikle bakımveren) bireylerle kurdukları ilişkilerinde verdiği tepkileri yansıtmaktadır.
- Danışanın uzman göstermiş olduğu aktarım tepkileri durum ya da koşullara uygun değil, aksine aşırı ve yoğun tepkilerdir.
- Danışanın geçmiş yaşadığı ilişkisinden edindiği deneyimleri yeni bir ilişkiye (danışan-terapist) aktarması, yani yer değiştirmesi şeklinde ortaya çıkabilmektedir.
- Danışanın göstermiş olduğu aktarım tepkileri çoğu zaman bilinçdışı olarak ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla danışan uzmana gösterdiği aktarım tepkilerinin çoğunlukla farkında olmamaktadır.
- Danışanın aktarım tepkileri sadece bir terapiste karşı olmayabilir. Aktarım nesneleri kimi zaman öğretmen, eş, patron, tanınmış kişiler vb. olabilmektedir.
Aktarımın Nedenleri
Danışanın çocukluk çağında doyum sağlayamadığı ihtiyaçlarının yaşamının ileriki dönemlerinde bu durumlar hakkında doyum sağlama ya da çözüm yolları aramasından dolayı ortaya çıkabilmektedir.
Danışanın geçmişteki yaşantılarını tekrar yaşamasının bir başka nedeni benliğin bazen bunları tekrar yaşayarak bunlar üzerinde hâkim olmayı ve başa çıkabilmeyi hedeflemesidir.
Terapistin güçlü bir duruşunun olması danışanın terapiste karşı olan bağlılığını arttırmaktadır. Yaşanan bu bağlılık danışanın çocukluk yaşantılarındaki bağlı olduğu nesne ya da durumlarla ilişkisini de ortaya çıkarır.
Aktarımın Belirtileri
Danışanın duruma uygun olmayan, yoğun ve aşırı tepkiler göstermesi aktarımın belirtilerindendir. Bu aktarım danışanın hissettiği duyguları ya açıkça ifade etmesi (seans iptali) ya da savunma mekanizmaları veya direnç gösterme (bir sonraki seansa gelmeme, seansı erteleme) şeklinde ortaya çıkabilmektedir. Olumlu aktarıma örnek olarak danışanın uzmana yönelik kıskançlık hissetmesi ya da danışanın uzmana kendisiyle daha az ilgilendiğini ifade etmesi, danışanın uzmana yönelik merakı, ilgisi ve düşünceleri gösterilebilirken olumsuz aktarıma örnek olarak danışanın zaman zaman uzmana yönelik ters tutumları, aşırı kıskançlık veya bağımlılık sergilemesi, öfkeli veya alaycı ifadeler kullanması gösterilebilmektedir.
Aktarım dirençle de meydana gelebilmektedir: Danışanın seansa geç gelmesi, unutması, seansta suskunluk olması gibi.
Bir başka belirti de danışanın uzmana yönelik hissettiği duyguları diğer kişilerle yer değiştirmesidir. Örneğin, uzmana öfkelenen danışanın bu öfkesini dışarıda diğerlerine yansıtması.
Aktarım Türleri
Pek çok aktarım türü vardır. Bazıları:
İdealize edici aktarım, danışanın çocukluk yaşantılarının terapötik süreçte canlanmasıdır. Danışanın çocukluk yaşantılarında diğerleri ile ilişkilerindeki deneyimlerinin bir nesneye veya kişiye aktarılmasıdır. Danışan bu aktarım türünde uzmanı bir süper kahraman gibi görmektedir. Bu süreçte uzmana övgülerle yaklaşır, zaman zaman onu taklit etmeye çalışır. Örneğin onun gibi davranışlar sergiler veya onun gibi görünmeye çalışır. Sonuç olarak danışan uzmanın tutum ve davranışlarını idealize etmek için çaba sarf etmektedir. Bu durumda artık tüm güç uzmanda yani idealleştirilmiş nesnede bulunduğundan, danışan ondan ayrıldığında kendisini boş ve güçsüz hisseder ve bu nedenle onunla sürekli bir birliktelik sürdürmeye çalışır.
Diğer bir aktarım türü danışanın uzmanı destekleyici olarak gördüğü aktarım türüdür. Bu aktarım türünde danışan terapötik süreçte yaşadığı yoğun kırılganlık duygularını uzmanla paylaşır. Danışan kendisini birine bağımlı, kararsız ve çaresiz hissederken aynı zamanda uzmana dokunmak ve sarılmak isteyebilir. Uzmandaki karşı aktarım ise üzüntü, sempati, tükenme hissi ve aynı zamanda danışanı sakinleştirmek, şımartmak olarak tetiklenebilir.
“Uzman” aktarım türünde danışanın uzmanı geleceği gören biri olarak kabul etmesi söz konusudur. Danışanın gözünden uzman “her şeyi bilen ve güçlü” biri olarak görünmektedir. Bu aktarım biçiminde danışan kendini güçsüz ve yetersiz hissederken danışma sürecine ait tüm sorumluluğu uzmana yüklemektedir. Sonucunda karşı aktarımda uzman kendisini yeterli hissetmek, doğru olmak ve danışanın ondan beklentilerini karşılamaya çalışmak için yoğun bir çaba sarf edebilir.
Bir diğer aktarım türünde danışan uzmanı “hayal kırıklığına uğratan biri” olarak tanımlamaktadır. Danışan bu aktarım türünde uzmana karşı kendisini savunmacı, korunaklı, şüpheli ve güvensiz hissetmektedir. Uzmanı süreç içerisinde sürekli test eder. Bu aktarım sonucunda ise uzman kendisini huzursuz, gergin hissetmekle birlikte danışana karşı düşmanca ve nefret dolu bir tutum sergileyebilmektedir.
Bir başka aktarım türü de danışanın uzmanı “değersiz biri” olarak görmesi yönünde davranışlar sergilediği aktarım türüdür. Danışan danışmanlık sürecinde sürekli konu değiştirmeye yönelik girişimlerde bulunmaktadır, sürecine odaklanamaz, tutarsız konuşmalar yapar ve sürecinde yersiz kahkahalar attığı görülmektedir. Uzman ise şaşkın, yararsız, sıkılmış, öfke gibi duygular yaşayıp danışanı değersizleştirebilir.
Kaynak