Sanma ki derdim güneşten ötürü;
Ne çıkar bahar geldiyse?
Bademler çiçek açtıysa?
Ucunda ölüm yok ya.
Hoş, olsa da korkacak mıyım zaten
Güneşle gelecek ölümden
Ben ki her nisan bir yaş daha genç,
Her bahar biraz daha aşığım;
Korkar mıyım?
Ah, dostum, derdim başka…
Orhan Veli Kanık
Bir bahar daha dökerken çiçeklerini, meyveler çoktan yola koyulmuştu. Kimbilir kimler o elmalar, armutlar, kirazların tadına bakacaktı. Bal damlayan kayısı, kiraz, şeftalinin renk cümbüşünde önce gözler tatmin olacaktı. Yavaşça burunlara dokunan kokular ise yürekleri hoplatacaktı. Yaz kapıda!
Güneş ortalığı yakacak, arada bir düşerse yağmur, kuşak renk renk gökte açacaktı. Koştururken otobüse bir çift ayak, durup bir an mavi zeminde dans eden renklere dalacaktı. Tıklım tıklım dolu bir otobüste, annesi kucağındaki çocuğuna parmaklarıyla göğü işaret edecek, yaşamın renklerini tanıtacaktı. Büyülenen insanlardan ufak şeyleri düşünmeye vakti olanlar fark etmeden şifa bulacaklardı. Saatlerdir çatık olan kaşlar bir iki santim aralanacak ve tebessüm dişlerin arasından sırıtacaktı. Ordan buraya burdan oraya mekik dokuyan kuşların kanatlarından pul pul sevda dökülecekti. Işıl ışıl yayılan büyü tüm şehri etkisi altına alacaktı. Çocuklar şarkılarını koşarak söyleyecek, anneleriyle sek sek oynayacaklardı. Anneleri düşse çocukları kaldıracak, kanayan dizine dudaklarından çıkan nefesle merhem olacaklardı. Babalar işten izin alıp yuvalarının yollarına kuşlar konduracaktı. Saat ikindiye vurunca mahmur hanımlar parklara çıkacaklardı. Ellerinde buzlu limonatalar karşılıklı keyif sürecek, yaprakların tonlarını konuşacaklardı. Bakkaldan hediye edilmiş gofretini elinde sallayan bebeğe annesi şükranla bakacaktı. Saçlarında papatyalar açmış kız çocuğu kahkahalarla saklambaç oynayacak, fırfırlı beyaz çoraplarını yerden yüksekte tutacaktı. Kumdan kalesini küreğiyle inşa eden maviş gözlü bir oğlan, çamur içinde azmin tadına bakacaktı. Yaşları unutulmuş amcalar, teyzelerin örtülerinden çıkmış saçlarını toparlayacaktı. Teyzeler, topuğuna basılan ayakkabılarını sildikleri amcaların gönlünden uzayan bağı gönüllerine dolayacaklardı. Gençler sevdaya inanacak, mavi renkte umutlanacaklardı.
Ah, her yaş biraz daha gençleşen gönlüm bu yaz da içimde bir çocuğa büyüyecekti. Otuza değmek üzereyken yediyi, onbiri, on beşi haykıracaktı. Heyecanla yazları, kışları, baharları hayal etmekteyim. Her bahar, yeniden kendine doğmayı…
Ne de olsa Nâzım demişti: “En güzel günlerimiz henüz yaşamadıklarımız”.