Sosyal Kaygı…
Çünkü çantasında sosyal fobi taşıyan bir avukat kadar mutsuzdum…
Didem Madak
Kaygı kişiyi hayatta tutar. Olası riskli duruma karşı önceden hazırlıklı olmasını ve önlem almasını sağlar. Örneğin bir sınava girmeden önce kaygılanmak, başarısız olma ihtimaline karşı kişiyi çalışmaya motive eder. Bir topluluk önünde konuşmaya başlamadan önce kişiyi o konuşmaya hazırlık yapması için harekete geçirir.
Kaygının hayatta kalmaya yönelik işlevi düzeyine göre belirlenir. Şiddetli düzeyde kaygı, bilakis kişinin yaşamını sekteye uğratır. Fazla endişeli kişilerin eli ayağına dolaşır, yapabilecekleri bir işi yapamaz hale gelebilirler. Dolayısıyla kaygının da fazlası zararlıdır. Kaygı üzerine daha detaylı okumak için tıklayınız.
Kaygı düzeyinin şiddetli, kişinin yaşam kalitesini bozduğu kaygı bozuklarının pek çok türü vardır. Panik bozukluk, agorafobi, özgül fobi, sosyal kaygı bozukluğu, yaygın kaygı bozukluğu bunlardan birkaçıdır.
Sosyal kaygı bozukluğu, kişinin diğerleri tarafından sakar, aptal görüneceği inancına dayanır. Bu kişiler utanç verici bir duruma düşmekten kaçınırlar. Yemek yerken tıkanma, yaptığı bir işte başarılı olamama, ellerin titremesi, yanlış konuşma, konuşurken gaf yapma gibi endişeleri bulunur. Kişiler sosyal ortamlarda kendilerini adeta sahnede gibi hissederler. Genel anlamda performanslarına dair endişe eder ve gülünç duruma düşeceklerini düşünürler. Bu kaygı yüzün kızarması, kekelemekten endişe etme gibi pek çok sebep dolayısıyla kişinin sosyal anlamda reddedileceği inancına dayanabilir. Kişiler bu düşünce, inanç ve kaygılar sebebiyle sosyalleşmekten kaçınabilirler. Örneğin topluluğa girmeme, sunum yapmaktan kaçınma, alışverişe gitmeme, davetlere katılmama gibi.

Belirtileri nelerdir?
- Kişinin, başkalarınca değerlendirilebilecek durumlarda belirgin bir korku ya da kaygı duyması. Başkalarıyla karşılıklı konuşma, tanımadık insanlarla tanışma gibi toplumsal etkileşimler buna örnek olabilir. Yemek yerken ya da içerken başkaları tarafından gözleniyor hissetme ve başkalarının önünde bir eylemi gerçekleştirme de bu durumlar arasındadır. Bir konuşma yaparken kaygılanıp korkma gibi.
- Kişi, olumsuz olarak değerlendirilecek bir biçimde davranmaktan kaçınır. Olumsuz değerlendirilmemek için başkaları tarafından değerlendirilebileceği hiçbir ortama girmemeye çalışır. Ayrıca kaygı duyduğuna ilişkin belirtilerin başkaları tarafından anlaşılmasından korkar. Dolayısıyla küçük düşeceği ya da utanç duyacağı bir biçimde algılanmaktan kaçınır. Başkalarınca dışlanacağı ya da başkalarının kırılmasına yol açacak davranışlarda bulunmamaya çalışır.
- Olağan toplumsal durumlar, neredeyse her zaman, kişide bir korku ya da kaygı doğurur. Bir tören, kutlama yemeği, akraba ziyareti, okul etkinliği kişinin kaygılanmasına sebep olabilir.
- Söz konusu toplumsal durumlardan kaçınılır. Kişi kaçınmasa bile bu durumlarda yoğun bir korku ya da kaygı ile bunlara katlanır. Örneğin okulda sunum yapma mecburiyetinde olabilir, sunumu yapar ancak bu kişi için müthiş düzeyde kaygı vericidir.
- Duyulan korku ya da kaygı, söz konusu toplumsal ortamda kültürel olarak beklenen düzeyde değildir. Kişi utanılması, çekinilmesi, kaygılanılması beklenilmeyen durumlarda kaygılanır. Örneğin Çin’de öğrencilerin sessiz, pasif durması kültürel olarak daha olumlu değerlendirilmesine sebepken bu batıda daha olumsuz bir izlenim oluşturur. Batı toplumlarında özellikle kişilerin atılgan olması liderlik özellikleriyle ilişkilendirilir. Dolayısıyla kişinin kaçınma ve kaygılarının içinde bulunduğu toplumun beklenti ve değerlerinden bağımsız olması gerekir.
- Korku, kaygı ya da kaçınma kısa bir dönem değil, sürekli bir durumdur. Kişi uzun bir süreçte bunu yaşamaya devam etmektedir. Tanı kriteri süresi altı ay ya da daha uzun bir zaman dilimini kapsar.
- Korku, kaygı ya da kaçınma, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında işlevsellikte düşmeye neden olur. Örneğin kaygı sebebiyle kişi sunumunu yapamaz, bildiklerini unutmuş gibi hisseder. Aptal görüneceği kaygısıyla eli ayağına dolaşır.
En sık karşılaşılan sosyal kaygı durumları sosyal etkileşimler, başkaları tarafından izlenme ve başkalarının önünde performans göstermeye yöneliktir. Bir diyaloğu başlatma, sürdürme, tanışma, aksi fikri söyleme, hakkını arama, flört etme gibi durumlar sosyal etkileşimde yaşanan kaygı durumlarına örnektir. Kişinin bir iş yaparken başkaları tarafından izlenmesi de onu kaygılandırabilir. Genellikle yemek yemek, yazı yazmak, odaya, sınıfa girmek gibi durumlar da buna örnektir. Kişiler kendilerini küçük duruma düşüreceğini bekledikleri yiyecekleri toplumda yemekten kaçınabilir. Kaşar peyniri içerikli domates çorbası, salçalı makarna gibi yiyecekleri tüketmek bunlara örnek verilebilir. Performans ankiyetesi ise bir performans kaygısı oluşturan durumlardır. Sunum yapma, rol yapma, müzik aleti çalma, sınava girme gibi durumlarda yaşanan kaygı, performans kaygısına örnek olabilir.
Kadınlarda da erkeklerde de sıklıkla karşılaşılabilir. Kadınlar yüzün kızarmasından endişe etme, erkekler umumi tuvaletleri kullanmama gibi cinsiyete özgü farklı durumlarla sosyal etkileşimden kaçınabilirler. Çocuklardan gençlere ve ileri yetişkinliğe kadar yaşamın her döneminde karşılaşılabilir. Genellikle 10’lu yaşların ortalarında başlamaktadır. Çocuklarda, korku ya da kaygı, ağlama, bağırıp çağırarak tepinme, donakalma, sıkıca sarılma, sinme ya da toplumsal durumlarda konuşamama ile kendini gösterebilir. Sosyal anksiyözlerin çoğu çocukken utangaçlık gösterirler. Ama utangaç çocukların tamamı erişkin yaşamlarında sosyal anksiyete göstermezler.
Yaşam boyu görülme sıklığı %4 ile %13 arasında değişebilmekte, her 100 kişiden 4 ila 13’ünde görülmektedir. Sosyal kaygı bozukluğu olan kişilerin ailesinden bir genetik geçiş olma ihtimali de vardır. Çoğunlukla ailesinde sosyal kaygı yaşayan kişilerin sosyal kaygı bozukluğuna sahip olma riski daha yüksektir.

Sosyal kaygı bozukluğunun oluşmasında pek çok etken mevcuttur. Ailesinde sosyal kaygı bozukluğu olan kişilerin genetik geçiş sebebiyle sosyal kaygı bozukluğu yaşama ihtimali daha fazladır. Kişinin geçmişte sosyal bir ortamda kaygılandığı, utandırıldığı, eleştirilip aşağılandığı travmatik yaşantısının olması yahut başka bir kişinin yaşadığı böyle bir travmaya şahit olması etkili olabilir. Yapılan çalışmalarda sosyal kaygısı olan ergenlerin ebeveynlerinin ortalamaya kıyasla genellikle aşırı korumacı ya da reddedici, katı ve duygusal olarak uzak oldukları bulunmuştur.
Sosyal Kaygı bozukluğu yaşayan kişilerde sosyal kaygı ile baş etmek amacıyla ilaç kullanmak yerine alkole başvurmaları sıklıkla görülür. Sosyal anksiyete bozukluğu hastalarının yaklaşık % 48’i ek olarak alkol kullanım bozukluğu tanısı da almaktadır. Sosyal anksiyete bozukluğu ve alkol kullanım bozukluğu tanılarınının ikisine de sahip olan bireylerin belirtileri daha şiddetli yaşadığı bilinmektedir. Sosyal kaygı belirtileri gösteren bireylerde yaşın ilerlemesiyle birlikte alkol ve tütün ürünlerinin kötüye kullanımının artış gösterdiği de bulgulanmıştır.
Sıklıkla görülen eş tanılar
• Alkol – Madde kullanım bozukluğu
Sosyal kaygı bozukluğu çekingen kişilik bozukluğu ile karıştırılabilmektedir. Çekingen kişilik bozukluğu sosyal kaygı bozukluğuna göre daha şiddetlidir. Sosyal kaygı bozukluğunda kişiler belirli davranışlarda bulunduklarında kaygılanırlarken, çekingen kişilik bozukluğunda kişiler genel bir reddedilme ve eleştirilme korkusu yaşarlar. Çekingen kişilik bozukluğunda kişiler insanlarla ilişki kurmaktan kaygılanırlarken sosyal kaygı bozukluğunda performansa dair bir endişe söz konusudur. Sosyal bazı durumlardan kaçınan ancak normal düzeyde öz güveni olan kişiler sosyal kaygı bozukluğundan muzdaripken, genel olarak pek çok durumdan kaçınan ve düşük öz güveni olan kişiler çekingen kişilik bozukluğundan muzdariptir.
Sosyal Anksiyeteyi Ortaya Çıkaran ve Sürdüren Döngü

Kişiler geçmiş olumsuz sosyal deneyimlere ve kendilerine dair olumsuz değerlendirmelerine bağlı olarak sosyal ortamlara girmeden önce rezil olacaklarına, nahoş durumlarla karşılaşacaklarına dair bir beklentiye girerler. Beklenti anksiyetesi denilen bu durum kişide bedensel belirtiler ortaya çıkmasına yol açar. Kişinin diğerlerinin kendisini nasıl algıladığıyla ilgili düşünceleri artar ancak kişinin bu düşünceleri çoğunlukla özneldir, gerçeği yansıtmaz. Dış dünyayı, sosyal ortamları tehditkar olarak algılayan kişi, sosyal ortamın tehditleriyle baş etmek için ya sosyal ortamlardan kaçınır ya da alkol alımı gibi birtakım güvenlik davranışları geliştirir. Kaçınmalar arttıkça kişinin kaygısı da arttığından kişi içinden çıkamadığı bir kısır döngüye girer.
Tedavi
Sosyal kaygı yaşayan bireyler olumsuz değerlendirilebilecekleri, grup tedaviye yönlendirilebilecekleri endişesi ile yaşadıkları sorunları kabul etmeme ya da tedaviden de kaçınma eğiliminde olabilirler. Tedaviden kaçınma kadınlarda erkeklere göre daha sık görülür. Kişiler terapistten, uzmandan çekinme, kendini açmama gibi davranışlarda da bulunabilir. Dolayısıyla bu kişilerin tedaviyi ertelemeleri işlevselliklerini kazanmalarını geciktirebilir. Ancak süreç uzadıkça tedavi daha zor bir hale gelebilir.
Tedavilerde ilaç ve psikoterapinin birlikte kullanımı etkilidir. Ancak kişinin içinde bulunduğu duruma göre tedavinin bir uzman tarafından belirlenmesi ve kişiye özel planlanması gerekmektedir.
Bilişsel davranışçı terapi, psikodinamik yönelimli psikoterapi, psikodrama, metakognitif terapi gibi pek çok yöntem psikoterapist tarafından kullanılabilir. Kayıt tutmanın öğretilmesi, dikkati kendine yönlendirme, güvenlik arama davranışlarının olumsuz etkilerinin gösterilmesi, davranış deneyleri, hayali maruziyetler, dikkati odaklama eğitimleri gibi teknikler uzmanlar tarafından kullanılmaktadır.
Sosyal kaygı tedavi edilebilir; hayata gecikmeyin.
Kitap Önerileri
Özgüveni Keşfedin / Dr. Melanie Fennell
Sosyal Fobiden Hayata Yolculuk: Kendi Kendine Yardım Kitabı – Hayatı Anlamak Serisi 2 / Kadir Özdel
Kaynaklar
Akboğa, Ö. F. & Gürcan, U.,2019. Gençlerde internet bağımlılığı ile sosyal kaygı bozukluğu arasındaki ilişkinin yaşam doyumu ve bazı değişkenler açısından incelenmesi. Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi (ASEAD) Eurasian Journal of Researches in Social and Economics (EJRSE), 6 (6), 444-464.
Dilbaz, N. (1997). Sosyal fobi. Psikiyatri Dünyası, 1(1), 18-24.
Durusoy, G. (2019). Üniversite öğrencilerinde sosyal kaygı, bilinçli Farkındalık ve üstbilişlerin değerlendirilmesi
Evren, C., 2010. Sosyal Anksiyete Bozukluğu ve Alkol Kullanım Bozuklukları. Psikiyatride güncel yaklaşımlar current Approaches ın psychıatry, 2(4):473515.
Taş & Güneş, 2019. 8-12 yaş arası çocuklarda bilgisayar oyun bağımlılığı, aleksitimi, sosyal anksiyete, yaş ve cinsiyetin incelenmesi. Klinik Psikiyatri, 22:83-92 87.